“`html
Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü Sahibini Buldu
Altın Palmiye ödülü, Cannes Film Festivali kapsamında geçen cuma gerçekleştirilen törende sahiplerini buldu.
Bu yıl, ödül bir İranlı yönetmenin yapımına verildi.
Ödülün, “Silivri” teması içeren bir filme gittiğini düşünüyorum.
İlk bakışta, filmin konusunun Silivri ile doğrudan bir bağlantısı yok gibi görünse de, bu durum düşündürücü unsurları içeriyor.
Aşikar olmasa da, gelecekte bu bağlantı daha fazla anlam kazanabilir.
Bu film, Orta Doğu’daki rejimlere dair güçlü bir eleştiri niteliği taşıyor.
Bir “S.E.S” bombası gibi etkisi olan bu yapım, rejimlerin karanlık yüzlerini gözler önüne seriyor.
Eğer bu terim hakkında bir belirsizlik yaşıyorsanız, sözü baştan alalım.
Bu yılki Altın Palmiye, ünlü İran yönetmeni Cafer Penahi tarafından çekilen “Sadece Bir Kazaydı” adlı filme verildi.
Penahi, İran sinemasının “Yeni Dalga” akımı içinde yer alan önemli bir yönetmendir.
Filmin konusu oldukça ilgi çekici.
Dikkat çekici detayları var.
İranlı yönetmen Cafer Penahi, “Sadece Bir Kazaydı/Un Simple Accident” filmiyle Cannes’da Altın Palmiye Ödülü’nün sahibi oldu
Filmin Özeti ve Teması
Filmde, bir grup kadın ve erkek, bir adamın kaçırılması üzerine bir araya gelir.
Bu kişilerin her biri, hayatları boyunca aynı hapishanede kalmış ve orada çeşitli işkencelere maruz kalmışlardır.
Kaçırılan adam, geçmişte onlara işkence yapan bir rejim yetkilisidir.
Şu ana kadar herhangi bir bağlantı görünmüyor olabilir.
Ancak filmdeki bir ayrıntı, yalnızca Silivrilileri değil, hepimizi doğrudan etkiliyor.
Özellikle günümüz Türkiye’sinde iktidarı elinde bulunduranlar bu konuya yakın ilgiler.
Filmdeki “Zendan-ı Evin” Teması
Bu karakterler, İran’ın tanınmış “Evin” hapishanesinde yatan bireylerdir.
Bu hapishane nedir ve nerededir diye merak ediyorsanız, Vikipedi’ye göz atmanızı öneririm.
Halk arasında “Zendan-ı Evin” olarak bilinen bu yer, insan hakları ihlalleri ile ünlüdür.
Evin Hapishanesi, İran’da tanınmış bir insan hakları ihlalleri merkezidir.
Karşılaştırılabilir Üç Hapishane: Müebbet Tutukluluk
Hapishane, Tahran’daki bir bölgeye yakın olduğundan bu ismi almıştır.
Başlangıçta Evin hapishanesi, normal yargı süreçlerini bekleyen tutuklular için bir yerdi. Ancak zamanla birçok birey, uzun süre yargılanmadan tutuldu ve en ciddi mahkûmlar çoğu zaman hapis cezalarının tamamını burada geçirdi.
İnfazlar da burada gerçekleştirilmektedir ve sistem, hükümetin en yüksek yetkilileri tarafından denetlenmektedir.
Bu Betimleme Size Bir Yeri Hatırlatıyor Olabilir mi?
Bu hapishane, Suriye’deki Sednaya Hapishanesi ile benzerlik gösteriyor.
İkisi de Orta Doğu’daki rejimlerin bastırma yöntemlerinin tipik örnekleridir.
Sonuç olarak, tüm dünyada siyasi muhalefetin bastırıldığı yerler olarak ün kazanmışlardır.
Bu hapishaneler, kötü muamelenin ve baskının sembolleri haline gelmiştir.
Suriye’deki Sednaya Hapishanesi
Bu İsimler Artık Orta Doğu Rejimlerinin Sembolleri Haline Geldi
Bu hapishaneler birer baskı ve haksızlık merkezi olarak anılıyor.
Rejim muhaliflerine yönelik bir tasfiye ve cezalandırma yeri gibi işlev görüyorlar.
Bunlar, Stalin’in rejimi dönemindeki “Gulag” benzeri yapılar ile kıyaslanıyor.
Bir çeşit siyasi toplama kampı olarak görev yapıyorlar.
Bu nedenle, bu hapishanelere “S.E.S bombası” ifadesini kullanabiliyoruz.
Silivri, Evin ve Sednaya…
Önümüzdeki Dönemlerde Cannes’da Silivri İlişkili Bir Film Görmek Sürpriz Olmasın
İran’ın Evin hapishanesi, zulüm merkezi olarak bilinen bir kurumun adı ile anılmaya başlandı.
Gelecek Cannes Film Festivali’nde Silivri ile ilgili bir yapım ödül alırsa, bu duruma şaşırmamalıyız.
Çünkü Silivri’nin tanınırlığı bu yönde ilerliyor.
Altın Palmiye Ödülü Kazanan “Sadece Bir Kazaydı”
Silivri Belediye Başkanı’nın Girişimleri
Bu nedenle, Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz, 2022 yılında Adalet Bakanlığı’na, Silivri Cezaevi’nin adının değiştirilmesi için bir dilekçe sundu.
Bunun ardında yatan temel sebep, “S.E.S” sendromuydu.
Başkan, cezaevinin adının ilçenin itibarını zedelediğini belirtti.
Türkiye’deki Silivri Cezaevi
Bakanlık, Başkanın Gerekçelerini Haklı Buldu
O dönemde Bakanlık, bu öneriyi “haklı” bularak, Silivri Cezaevi’nin adını “Marmara Cezaevi” şeklinde değiştirdi.
Silivri, bu şekilde bir nebze de olsa şans buldu; ancak rejimin siyasi bir toplama kampı olarak görülen bu cezaevi, şimdi tüm Türkiye’nin itibarını sarsmaya başladı.
Türkiye halkının %60’ından fazlası, seçilmiş bireylerin bu cezaevine sadece siyasi nedenlerle gönderildiği görüşünde birleşiyor.
İktidarın elindeki medya organlarının baskılarına rağmen bu algı son iki aydır baskın bir şekilde devam ediyor.
Prestijli Jüri Tarafından Belirlenen Ödül
Bu ödül, Juliette Binoche başkanlığında, oldukça prestijli bir jüri tarafından verildi.
Jüride, ABD, Hindistan, İtalya, Fransa, Fas, Kongo ve Güney Kore’den üyeler vardı.
Film gösteriminden sonra seyirciler, 10 dakika boyunca ayakta alkışladı.
Bu aynı zamanda Orta Doğu’daki otoriter rejimlere karşı bir tepki olarak değerlendirildi.
Cannes Film Festivali’nin bu yılki jüri ekibi
Yönetmenin Kendi Deneyimleri
Yönetmen Cafer Penahi, bu cezaevinde kalmış bir kişi olarak film çekmesi 14 yıl boyunca yasaklandı.
Kadın oyuncularına yönelik ciddi baskılar altında başörtüsü takmaları istendi.
Birçok oyuncu yurt dışına kaçmayı tercih etti, bazıları ise çekimleri gizli bir şekilde sürdürmek zorunda kaldı.
Özet: Orta Doğu Rejimlerinin Siyasi Hapishaneleri
Özetle,
Silivri birçokları tarafından kötü bir şekilde anımsanmıştı.
Artık günümüzde, siyasi muhalefete uygulanan kötü muamelelerle tanınan bir “rejimin siyasi hapishanesi” olarak öne çıkıyor.
Sonuç olarak, Cannes’dan yankılanan “S.E.S” bombasının neticesini duymayanlar, o sesin bir gün daha fazla yankılanmasından kaçış olmadığını anlamalıdırlar.
“Un Simple Accident”
Filmin Çarpıcı Yüzleşmesi: Silivri’yi Bir An Önce Boşaltın
Penahi’nin filminde, haksız yere hapsedilen kadın ve erkekler, onları haksız yere hapseden kişiyle yüzleşiyorlar.
Günümüzde adalet reformunu konuştuğumuz bir dönemde, keşke siyasetçilerimiz bu filmi izlese ve yüzleşmeyi kendi içlerinde yapabilseler.
Belki bu şekilde, dünya genelinde yayılan bu karanlık “S.E.S” imajından Silivri’yi kurtarabiliriz ve ülkemizin erozyona uğrayan demokrasisini, insan hakları sicilini bir nebze düzeltmiş oluruz.
Bunun ilk adımı, Silivri’nin bir an önce boşaltılmasıdır.
Aksi takdirde, bu hapishane, dünya kültür ve siyaset literatürüne “Orta Doğu rejiminin seçilmiş insanları hapseden bir toplama kampı” olarak geçecek.
“`